2 Kasım 2007 Cuma
Lobb
Bu resim son zamanlarda pek bir popüler. Ben de tekmetokat aracılığıyla i am bored'da gördüm. Mesele şu: resme bakıyorsun, kadını saat yönünde dönerken görürsen beyninin sağ lobunu daha çok kullanıyorsun, yani yaratıcı yönün gelişmiş demektir; kadını saat yönünün tersine dönerken görüyorsan beyninin sol lobunu daha çok kullanıyorsun, yani mantığa nispeten daha yatkınsın demektir. Ben sürekli bir sağa bir sola dönerken gördüm nedense. "Onlar saylanmaz, ilk baktığında ne gördün?" diye ısrar eder üstüme gelirseniz, saat yönünün tersine dönerken gördüm arkadaşım.
Boş boş şeyler işte. Bakın bakalım.
21 Eylül 2007 Cuma
Mrs. Bean
Diğer albümlerini çok fazla dinlemedim; ama The Essex Green'in (sağda solda gezinen şarkılar, toplama EP'ler dışında) ilk resmi albümü ("release"i evet), 1999 tarihli Everything Is Green süper albüm (yaşasın elephant six). Uzun uzun değerlendirmesini yazmayı becerebileceğimi sanmıyorum, uğraşamam da zaten. Albümde en çok sevdiğim şarkı, tatlı şarkı:
The Essex Green - Mrs. Bean
3 Eylül 2007 Pazartesi
Kırmızı Butona Basmamaç
Iamboredr'da gördüm ve görmeyen kalmasın istiyorum. Beceriksiz olduğumdan embed de edemedim (embed edememek, hem de dedeman otelinde.), o yüzden direktoman link vereceğim. Neymiş, "kırmızı butona basmayın". İnsanın basası geliyor tabi, hem işim gücüm gücüm yok, hem de sen "basma" diyosun. Basıyorum. Basmayın.
9 Ağustos 2007 Perşembe
Mange du Kebab
Biraz once televizyonda ana haber bulteninde gordum bunu, Paris'te kebapci olarak calisan bir Turk, Mange du Kebab (Kebap Ye) diye bir sarki yapmis. Adam dukkanin icinde sarki soylermis zaten, sonra musterilerden biri mi fark etmis; yoksa amator klibin internette cok izlenmesinden sonra mi fark edilmis, unuttum simdi; bi sekilde stüdyoya gidilip bu sarki kaydedilmis ve yakinda single halinde cikacakmis. Sarkinin icinde Turkce sozlu hiphop vokal de var, buyrun eglence dolu deforme pop muzik:
11 Temmuz 2007 Çarşamba
Para Vermeden de Duduk Calinabilecek
Denizli'de Hasan Cetin adinda bagimsiz bir aday varmis. Akil almaz vaatler sunarak diger milletvekili adaylarinin vaatleriyle dalga gecmis, bayildim. Bakiniz en begendigim birkac tanesi soyle:
- 1 lt. mazot alana 1 YTL para verilecek.
- Basamakta durulacak, otomatik kapi carpmayacak.
- Yazlar ilik ve yagisli, kislar kurak olacak.
- Size sari laleler alacagim cicek pazarindan.
Daha bir suru var, rica ederim okuyun: vatan gazetesi, denizlili.net. Ahahah, hay allah.
- 1 lt. mazot alana 1 YTL para verilecek.
- Basamakta durulacak, otomatik kapi carpmayacak.
- Yazlar ilik ve yagisli, kislar kurak olacak.
- Size sari laleler alacagim cicek pazarindan.
Daha bir suru var, rica ederim okuyun: vatan gazetesi, denizlili.net. Ahahah, hay allah.
8 Haziran 2007 Cuma
25 Mayıs 2007 Cuma
Cevrimici
Cevirmenlik kadar rahat meslek yok, onu anladim ben. Ne zamandir ceviri yapmiyordum, yeniden basladim, iyi oldu. İstedigim zaman yatiyorum, istedigim zaman kalkiyorum. Hic kimsenin keyfini beklemiyorum ya da gereksiz konusmalarini dinlemiyorum. İstersem gunde 3 saat, istersem 12 saat calisiyorum, yemek aralarini ben belirliyorum, super. İs arkadasim yok hic; ama olsun. Harika bir isim var.
(fotograf)
7 Mayıs 2007 Pazartesi
250 kontor
Social engineering hikayeleri hep eglencelidir; ama herkes teker teker muhtesem ve super-durust oldugu icin bu hikayeler cogunlukla bir arkadasin basina gelir, veya anlatilirken "ahah, ne denyoymus o da canim, buna kanilir mi" denerek martiniden bir yudum alınır. (Kemeralti kebapcisi tonlamasiyla) Buyrun, kandirilmaya doyamayan insanoglu icin, Jeff Atwood'dan phishing konusunda sik gercekler: Phishing: The Forever Hack.
(Fotograf)
(Fotograf)
1 Mayıs 2007 Salı
Imagine all the people -
Hic kimsenin bilmedigi bir yer olan Darfur'a iki gidim fayda saglamak icin cirpinan Instant Karma, pek sevdigimiz san'atcilarin yaptiklari Lennon coverlarini iceren 2 CD'lik bisey hazirlamis; Pitchfork'ta gordum ben de. 12 Haziran'da Warner Bros'tan cikacakmis. Bilinsin, yeri gelince satin alinsin.
26 Nisan 2007 Perşembe
Brown - Blue - Violet Sky
Mika beyefendi, sunu soylemek isterim ki; kivircik guzel saclarinizin yanisira nefes kesici de bir sesiniz var. Dinledigim sarkilariniz hakkinda da hemen iki laf edeyim; Relax, Take It Easy'yi begenmedim; ancak Grace Kelly ve Love Today'i delice sevdim; Lollipop, eh. Gecen gun yolda yururken "why don't you like me why don't you like me/ walk oUT THE DOOOORR!" diye haykirdim da, nargile icen amcalar gulumsedi; bana dogru yuruyen anketor vazgecip baskasina yoneldi. (Grace Kelly'yi dinlemeyeniniz varsa surada stream etmek vasitasiyle bunu yapabilir.)
Sevgili Mika'nin youtube'daki ve hype'taki yapitlarina birazdan bakarsiniz, simdi sirasiyla Grace Kelly ve Love Today'i izliycez, haydi bakalim.
Sevgili Mika'nin youtube'daki ve hype'taki yapitlarina birazdan bakarsiniz, simdi sirasiyla Grace Kelly ve Love Today'i izliycez, haydi bakalim.
16 Mart 2007 Cuma
Yine atti orothpu
- Soyunma odası konusmalari, 1 -
Simdi siz, bunu okuyanlar, bir kisminiz bilir; ufaktan bir basketbol kariyerim mevcut olup, sevgili universitemin fakulteler arasi ligiyle sinirlidir (1. lig yalniz.). Bugunlerde maclar oynanmaya basladigindan pek sevgili spor salonunda bolca vakit geciriyorum, ve haliyle spor dunyasindan harikulade enstantanelere tanik oluyorum. Kondisyonlarini gelistirmek amaciyla zavalli ogrencilerini kocaman tribunun o basindan bu basina kosturan, cift ayak 20 basamak merdiven cikartan hasta ruhlu antrenorler; yuzu sanki her an infilak edebilecek gibi kizarmis ama hala "103...104...huh...105...aci yok...106..." diye mekik ceken hirsli beden egitimi ogrencileri; antrenmana cikmadan once soyunma odasinda ayna karsisinda saclarina gelinbasi yapmaya calisirken saatler harcayan tuhaf "modern dans"cilar, hepsi cok eglenceli; ancak dun aksam antrenman sonrasi soyunma odasinda takim arkadaslarimdan birinden dinledigim bir sey beni cok eglendirdi, simdi onu anlatacagim - buyuk ihtimalle "ya boyle anlatinca komik olmuyo ama cok komik, valla bak".
Ustumuzu degistirirken konusuyoruz, ertesi gun de mac var, konu oraya ve mac yapacagimiz takima geliyor tabii. Sozkonusu takimda guard pozisyonunda bulunan, karpuzlama attigi halde harikulade bir ucluk istatistigiyle oynayan cirkin bir kiz var (gecen sene sirf bu kizin uclukleriyle yenmislerdi bizi). Bu kiz da birazdan bahsedecegim takim arkadasimla (takim arkadasima TA diyeyim, neden isim vermekten kactigimi bilmiyorum su an, yarin bi gun vazgecersem gercek ismini yazarim) tanisiyor; yani haftasonlari sanirim beraber Spil'e gitmiyorlar ama iste kampus icinde gorusuyorlar ediyorlar falan, neyse.
Bir gun TA ile bu ucluk atan kiz (kendisine UAK diyorum) 525'te karsilasirlar. 525 her zamanki gibi delice kalabaliktir. UAK biraz bagirarak konusur ve peltek bir kisidir. Okul arkadaslari gecen seneki maci kameraya almislardir, ve UAK bu kayitlari izleyisini TA'ya 525'teki herkesin rahatca duyabilecegi sekilde anlatmaya baslar:
"Simdi ben izliyorum kaydi, bakiyorum yine ucluk atmisim. (Araya girmeliyim, 's' harfini ingilizce 'death' kelimesindeki 'th'nin okunusu gibi hayal edin lutfen.) Sen de beni tutuyothun. Ben sutu attiktan sonra sen topu izliyothun boyle havada, sayi oluyo; ondan sonra sen donup 'yine atti orospu' diyothun..."
Eheh, o anda kahkahalara bogulmak guzeldi tabii; ama sonuc ne oldu, bugun macta biz bu kizi yine tutamadik, 8 sayi farkla maci kaybettik, yine atti orospu. Bu da boyle bir animdir evet.
(Fotograflar: 1, 2)
Simdi siz, bunu okuyanlar, bir kisminiz bilir; ufaktan bir basketbol kariyerim mevcut olup, sevgili universitemin fakulteler arasi ligiyle sinirlidir (1. lig yalniz.). Bugunlerde maclar oynanmaya basladigindan pek sevgili spor salonunda bolca vakit geciriyorum, ve haliyle spor dunyasindan harikulade enstantanelere tanik oluyorum. Kondisyonlarini gelistirmek amaciyla zavalli ogrencilerini kocaman tribunun o basindan bu basina kosturan, cift ayak 20 basamak merdiven cikartan hasta ruhlu antrenorler; yuzu sanki her an infilak edebilecek gibi kizarmis ama hala "103...104...huh...105...aci yok...106..." diye mekik ceken hirsli beden egitimi ogrencileri; antrenmana cikmadan once soyunma odasinda ayna karsisinda saclarina gelinbasi yapmaya calisirken saatler harcayan tuhaf "modern dans"cilar, hepsi cok eglenceli; ancak dun aksam antrenman sonrasi soyunma odasinda takim arkadaslarimdan birinden dinledigim bir sey beni cok eglendirdi, simdi onu anlatacagim - buyuk ihtimalle "ya boyle anlatinca komik olmuyo ama cok komik, valla bak".
Ustumuzu degistirirken konusuyoruz, ertesi gun de mac var, konu oraya ve mac yapacagimiz takima geliyor tabii. Sozkonusu takimda guard pozisyonunda bulunan, karpuzlama attigi halde harikulade bir ucluk istatistigiyle oynayan cirkin bir kiz var (gecen sene sirf bu kizin uclukleriyle yenmislerdi bizi). Bu kiz da birazdan bahsedecegim takim arkadasimla (takim arkadasima TA diyeyim, neden isim vermekten kactigimi bilmiyorum su an, yarin bi gun vazgecersem gercek ismini yazarim) tanisiyor; yani haftasonlari sanirim beraber Spil'e gitmiyorlar ama iste kampus icinde gorusuyorlar ediyorlar falan, neyse.
Bir gun TA ile bu ucluk atan kiz (kendisine UAK diyorum) 525'te karsilasirlar. 525 her zamanki gibi delice kalabaliktir. UAK biraz bagirarak konusur ve peltek bir kisidir. Okul arkadaslari gecen seneki maci kameraya almislardir, ve UAK bu kayitlari izleyisini TA'ya 525'teki herkesin rahatca duyabilecegi sekilde anlatmaya baslar:
"Simdi ben izliyorum kaydi, bakiyorum yine ucluk atmisim. (Araya girmeliyim, 's' harfini ingilizce 'death' kelimesindeki 'th'nin okunusu gibi hayal edin lutfen.) Sen de beni tutuyothun. Ben sutu attiktan sonra sen topu izliyothun boyle havada, sayi oluyo; ondan sonra sen donup 'yine atti orospu' diyothun..."
Eheh, o anda kahkahalara bogulmak guzeldi tabii; ama sonuc ne oldu, bugun macta biz bu kizi yine tutamadik, 8 sayi farkla maci kaybettik, yine atti orospu. Bu da boyle bir animdir evet.
(Fotograflar: 1, 2)
10 Mart 2007 Cumartesi
Kank
Bugun (etrafimdaki bircok insana "ya nasil yaaaa????" diye haykirdigim icin haberleri oldugu uzere) bu yasima kadar AB Rh(+) oldugunu bildigim kan grubumun iki ayri poliklinik laboratuvari tarafindan aslinda B Rh(+) oldugu soylendi, sasirdim, uzuldum. (Ki hala buna inanmiyorum, arastiricam.)
Az once sevgili messenger marifetiyle Mert ile konusurken cocukken dusundugum sacmasapan bir seyi hatirladim: A (Rh negatif, pozitif fark etmez, o zamanlar anlamiyordum onu) grubu kan kizlarin kaniydi, B grubu erkeklerindi, cocuklarin kani AB oluyordu. Kanitim da coktu: Annemin kan grubu A, babaminki B, abiminki B ve benimki de AB idi. Hehah. Anne ben erkeg oldum.
Az once sevgili messenger marifetiyle Mert ile konusurken cocukken dusundugum sacmasapan bir seyi hatirladim: A (Rh negatif, pozitif fark etmez, o zamanlar anlamiyordum onu) grubu kan kizlarin kaniydi, B grubu erkeklerindi, cocuklarin kani AB oluyordu. Kanitim da coktu: Annemin kan grubu A, babaminki B, abiminki B ve benimki de AB idi. Hehah. Anne ben erkeg oldum.
9 Şubat 2007 Cuma
Le Grand Content
ISBN 9760806'da gordum, Clemens Kogler adli yetenek kupunun urettigi bir olay, cagrisimin allahi, muhtesem. "Ay ay ben ingilizce anlamaam" diye dusunmeyiniz, anlarsiniz. Edit: Bu grafikli kümeli gunluk yasam seyiyle ilgili bir blog varmis, bikelime gosterdi sagolsun. Jessica'ya da hi demis olayim bu vesileyle, pek guzel yapmis.
3 Şubat 2007 Cumartesi
Audio Kereviz
Yeni blogger eglencesi (ki sobeleme, paslasma, arkadasini gorme, duvar pasi gibi isimleri var) "kendimle ilgili birkac bisey anlatmaca"ya pek sevgili miette sayesinde dahil oluyorum, izleyiniz:
- Yabanci dil ogrenme konusunda hic kimse benden daha hevesli ve daha usengec olamaz, bunu rahatca iddia edebilirim. Yarim yamalak bildigim dillerin sayisi İngilizce disinda dort; oyle ki bana bu dillerden birinde yazilmis bir metin verip "ne yaziyor burda!" deseniz, bes dakika icinde olmasa bile yine de kisa bir sure icinde size donup "ruzgar turbinlerinin arasina sogan koyunca lezzetli olmuyormus" diyebilirim. Ancak yine de bu sahane ozelligimi kimseye soylemem; cunku soyledigim kisi eger yarin bir gun sirin bir tatil beldemizde caresiz bir turist yaklasip "zvantitskaya i brojdevniy?" dediginde "ay sen biliyosun hadi konuskonuskonus" diyerek karnima dirsegini saplarsa oracikta onun canini yakabilirim, ki hic istemem bunu.
- Pencerelerinden en az birinden bir acik otopark gorulebilen bir evde oturmak isterim, ikinci veya ucuncu katta. Mumkunse otoparkin tek bir girisi olsun ve cok da genis olmasin, giris ve otopark. Kucukken oynanan tek karesi bos 3x3 veya 5x5 kareden olusan puzzle'lar gibi, bir anda en dipteki arabanin sahibi gelsin ve otoparkci hemen kafasinda cozum yolunu kursun: "Hmm, simdi once dobloyu ordan cikarip su pejonun yanina koyucaz. Sonra cipi su suzukinin yanina alsak, mavi audiyi de soyle koysak, hah tamam." Ben de bunu yukarıdan izleyeyim, süper.
- Bircok insanin tiksindigi kerevizin yemegine bayilirim. Ustelik oyle "oah kereviz!" diyerek suursuzca yemem; limonu gereginden fazla veya az konmussa bunu fark ederim, patatesler veya kerevizler veya havuclar fazla iri dogranmissa hosuma gitmez, salcalisindansa terbiyelisini tercih ederim (bu "terbiye" konusuna hic girmeyeyim istiyorum.). Kereviz gurusuyum, elestiririm.
Soz sende aylak.
- Yabanci dil ogrenme konusunda hic kimse benden daha hevesli ve daha usengec olamaz, bunu rahatca iddia edebilirim. Yarim yamalak bildigim dillerin sayisi İngilizce disinda dort; oyle ki bana bu dillerden birinde yazilmis bir metin verip "ne yaziyor burda!" deseniz, bes dakika icinde olmasa bile yine de kisa bir sure icinde size donup "ruzgar turbinlerinin arasina sogan koyunca lezzetli olmuyormus" diyebilirim. Ancak yine de bu sahane ozelligimi kimseye soylemem; cunku soyledigim kisi eger yarin bir gun sirin bir tatil beldemizde caresiz bir turist yaklasip "zvantitskaya i brojdevniy?" dediginde "ay sen biliyosun hadi konuskonuskonus" diyerek karnima dirsegini saplarsa oracikta onun canini yakabilirim, ki hic istemem bunu.
- Pencerelerinden en az birinden bir acik otopark gorulebilen bir evde oturmak isterim, ikinci veya ucuncu katta. Mumkunse otoparkin tek bir girisi olsun ve cok da genis olmasin, giris ve otopark. Kucukken oynanan tek karesi bos 3x3 veya 5x5 kareden olusan puzzle'lar gibi, bir anda en dipteki arabanin sahibi gelsin ve otoparkci hemen kafasinda cozum yolunu kursun: "Hmm, simdi once dobloyu ordan cikarip su pejonun yanina koyucaz. Sonra cipi su suzukinin yanina alsak, mavi audiyi de soyle koysak, hah tamam." Ben de bunu yukarıdan izleyeyim, süper.
- Bircok insanin tiksindigi kerevizin yemegine bayilirim. Ustelik oyle "oah kereviz!" diyerek suursuzca yemem; limonu gereginden fazla veya az konmussa bunu fark ederim, patatesler veya kerevizler veya havuclar fazla iri dogranmissa hosuma gitmez, salcalisindansa terbiyelisini tercih ederim (bu "terbiye" konusuna hic girmeyeyim istiyorum.). Kereviz gurusuyum, elestiririm.
Soz sende aylak.
28 Ocak 2007 Pazar
Candiru
Buralarda bulunmadigindan olsa gerek, Turkce adi olmayan ure tiryakisi bir baliktan soz edecegiz bugun sevgili kozmikler: Candiru.
Digg'te bakinirken Martin Strel'in 4 gun sonra amazon nehri'ni bastan basa yuzme girisiminde bulunacaginin haberini aldim (isim gucum yok gercekten). "Deli ayol ahaha" gibi derin fikirlere kapilmistim Martin hakkinda once; ancak sitede de gordugumuz gibi kendisi daha once de benzer aktivitelerle (Missisipi ve Cin'deki Yangtze Nehri'ni yuzerek gecmek gibi) Guiness Rekorlar seyine girmis. Kendisi ayrica bu "One Man Vs. The Amazon" denemesini (aslinda deneme demeyelim isterim; cunku Martin hirs dolmus, "ya bu nehiri yuzerek gececegim ya da burada olecegim" gibi seyler soylemis.) yagmur ormanlarinin korunmasina ve Alzheimer hastaligina adamis, bunu da buraya sikistirmak istedim.
International Herald Tribune bu mevzuyla ilgili bir yazi yayimlamis, insanlar da okuyup "aa hic candirulardan bahsetmemiiis!" demisler. Simdi bu candiru denilen omurgali (canero da denebiliyor, daha bilimsel ismi Vandellia cirrhosa) sadece Amazon nehrinde yasiyormus. Ure kokusuna mi, yoksa azot gazina mi ne gayet duyarli oldugu icin, suda insan idrarini takip ederek insanin vajinasina/penisine 'kacip' uretraya yerlesiyormus efendim. Baligi oradan cikarmak oldukca zormus, organi kesip bicip tekrar dikmek gerekiyormus, aman aman. Bir yere baglayamamanin dayanilmaz hafifligiyle Martin'e sesleniyorum: Martin, dikkat et abicim.
Digg'te bakinirken Martin Strel'in 4 gun sonra amazon nehri'ni bastan basa yuzme girisiminde bulunacaginin haberini aldim (isim gucum yok gercekten). "Deli ayol ahaha" gibi derin fikirlere kapilmistim Martin hakkinda once; ancak sitede de gordugumuz gibi kendisi daha once de benzer aktivitelerle (Missisipi ve Cin'deki Yangtze Nehri'ni yuzerek gecmek gibi) Guiness Rekorlar seyine girmis. Kendisi ayrica bu "One Man Vs. The Amazon" denemesini (aslinda deneme demeyelim isterim; cunku Martin hirs dolmus, "ya bu nehiri yuzerek gececegim ya da burada olecegim" gibi seyler soylemis.) yagmur ormanlarinin korunmasina ve Alzheimer hastaligina adamis, bunu da buraya sikistirmak istedim.
International Herald Tribune bu mevzuyla ilgili bir yazi yayimlamis, insanlar da okuyup "aa hic candirulardan bahsetmemiiis!" demisler. Simdi bu candiru denilen omurgali (canero da denebiliyor, daha bilimsel ismi Vandellia cirrhosa) sadece Amazon nehrinde yasiyormus. Ure kokusuna mi, yoksa azot gazina mi ne gayet duyarli oldugu icin, suda insan idrarini takip ederek insanin vajinasina/penisine 'kacip' uretraya yerlesiyormus efendim. Baligi oradan cikarmak oldukca zormus, organi kesip bicip tekrar dikmek gerekiyormus, aman aman. Bir yere baglayamamanin dayanilmaz hafifligiyle Martin'e sesleniyorum: Martin, dikkat et abicim.
27 Ocak 2007 Cumartesi
i see a different you
Koop adli sahane toplulugu gec kesfetmis (Koop Islands albumu ciktiginda fark ettim ancak), bagrina basmis biriyim ben. Bu yaziyi yaziyor olmama sebep olan sey ise, Koop Islands albumunun itunes Europe versiyonunda bonus track olarak konmus olan I See A Different You (hahaha, hayir, aksine, itunes'dan hayatimda birak bir albumu, bir sarkicik satin almis degilim!).
Biyografilerini okumaya niyetlendiginizde "allahaskina once sunu bir dinleyin" dedikleri Come To Me de bayildigim Koop yapitlarindan; ancak bu I See A Different You beni grubun ziyaretci defterine "kopeginiz olayim gelin" yazdiracak miktarda etkiledi. Siz de etkilenesiniz diye (okuyucuyla konusma seyini henuz oturtmus degilim, kiminle konustugumu bilmiyorum; aslinda teorik olarak kendimle konusuyorum; ama yine de 'siz' demek istiyorum evet, saygilar sevgili kendim.) rapidshare'e upload ettim. Ayrica, Koop Islands'in bir incelemesi surda, ve Koop'un myspace'i de bu.
Simdi tum caresizlere gelsin: I See A Different You. Haydi bakalim.
Biyografilerini okumaya niyetlendiginizde "allahaskina once sunu bir dinleyin" dedikleri Come To Me de bayildigim Koop yapitlarindan; ancak bu I See A Different You beni grubun ziyaretci defterine "kopeginiz olayim gelin" yazdiracak miktarda etkiledi. Siz de etkilenesiniz diye (okuyucuyla konusma seyini henuz oturtmus degilim, kiminle konustugumu bilmiyorum; aslinda teorik olarak kendimle konusuyorum; ama yine de 'siz' demek istiyorum evet, saygilar sevgili kendim.) rapidshare'e upload ettim. Ayrica, Koop Islands'in bir incelemesi surda, ve Koop'un myspace'i de bu.
Simdi tum caresizlere gelsin: I See A Different You. Haydi bakalim.
22 Ocak 2007 Pazartesi
Yogi Berra
Dinodream'de Joe Ciardiello'nun sahane bir insan oldugu hakkinda dedikodular okuyunca sitesine bakayim dedim. Pek guzel seyler var, bu da onlardan biri.
Yogi Berra'yi (Ayi Yogi'yi o kadar sevmeme ragmen)(ayrica o gunlerde Ayi Yogi'ye link verebilecegimi hic hayal etmemistim) bu illustrasyonu gorene kadar tanimiyordum. Ayi Yogi'nin isminin kaynagi olan amerikali beyzbolcu, meger boyle aforizmalariyla unluymus. Uzun uzun ondan bahsetmeyecegim, (surda gayet guzel anlatilmis) yogi'yi ogrenmis oldum, illustrasyonu da cok sevdim. Evet.
Yogi Berra'yi (Ayi Yogi'yi o kadar sevmeme ragmen)(ayrica o gunlerde Ayi Yogi'ye link verebilecegimi hic hayal etmemistim) bu illustrasyonu gorene kadar tanimiyordum. Ayi Yogi'nin isminin kaynagi olan amerikali beyzbolcu, meger boyle aforizmalariyla unluymus. Uzun uzun ondan bahsetmeyecegim, (surda gayet guzel anlatilmis) yogi'yi ogrenmis oldum, illustrasyonu da cok sevdim. Evet.
Etiketler:
ayi yogi,
beyzbol,
dinodream,
illustrasyon,
joe ciardiello,
yogi berra,
yogi the bear
14 Ocak 2007 Pazar
isin karaca mp3 indir download
Kendisinin benzersiz bir sesi oldugunu dusunuyorum; ancak soylemek icin neden berbat sarkilar sectigini anlayamiyorum. Mandalinalar, Yetinmeyi Bilir Misin falan gayet ic sikici. Keske soyle seyler soylese hep. Gulumseyisine kurban oldugum, cok cok guzelsin Isin.
5 Ocak 2007 Cuma
2 Ocak 2007 Salı
bayram molasi
1 Ocak 2007 Pazartesi
findikli sutlu limonlu ananasli
Bir suru kisi hakkinda tartismanin uzamayacagini ve enerji harcanmayacagini bilmenin rahatligiyla yerli yersiz bir suru yorum yaptim, yaptik. Babam yanimdaki koltukta oturmus sarki soyluyordu, cok yuksek sesle soylemeye basladigi zamanlarda kalkip mutfaga gittim, su ictim. Sonradan gelen uc kisinin ikisine gicik oldum, en sonunda hepsine birden. Francois Hardy geldi aklima. Dikkatli davrandim, bir noktada kolayi tercih ettim. 24 gun once ayrildigim sevgilimi dusundum. Donuste arabada trafik polislerinden kacmak icin ara sokaklardan gittik. Yine de gecmek zorunda oldugumuz bir kavsak vardi, oradayken bir dukkanin mavi isiklarini gorup heyecanlandim (kimbilir kac milyar olmustur alkollu araba kullanmanin cezasi?). Butun aksam tek bir kat merdiven ciktim sadece. İki kez cikmam gerekti; ama bu yine de bir kat ciktigim gercegini degistirmez. Otopark kapisinin kilidi asla isinmiyor, kilitler asla isinmadigindan olabilir bu. "Çocuklaar, metaller mi isiyi daha iyi iletir ametaller miiii?" "Metallerocaaaam!" Butlu yillar. (burnum tikali)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)