26 Eylül 2006 Salı

The Rhythm of Your Breathing

duygusal bir ibne oldugum icin saatlerdir ayni sarkiyi dinleyip duruyorum.

holding you in the morning
listening to the rhythm of your breathing
feeling such a need
you're everything to me

don't worry what people say
let them gossip, let them guess
no one should feel guilty
for finding happiness

we're so fragile at times
now there's no kissing goodnight
back to back, lying awake
instead of putting things right

when silence falls between us
all we do is miss each other
when the touch of lightness leaves us
all we feel's a lack of shelter

but you're not going to lose me
I'm not going anywhere
this is not the beginning of the end

feeling your fingers on me
skin touching skin
if a defense is what we need
look no further than what we're feeling

when I'm thinking of you
I hope that you can feel it
don't worry what people say
let them guess, let them gossip

but you're not going to lose me
I'm not going anywhere
this is not the beginning of the end

holding you in the morning
listening to the rhythm of your breathing

ah ya...

15 Eylül 2006 Cuma

humanclock

harika bisey, son derece gereksiz ve super. saati fotograflarla ogreniyorsun, envai cesit saat fotografi var. haha, muthis.

Emmenez Moi

bu, sarkinin filmde ilk defa duyuldugu sahne. kucuk zac herkesin babasindan ustun gordugu, hayran oldugu babasiyla arabada. babasi direksiyonda, agzinda sigara, gozunde simdilerde tekrar moda olan igrenc gunes gozluklerinden, sarkiyi soyluyor, ara sira ogluna hosnut bakislar atarak. ellerimi kavusturup gulumseyerek izledigim sahnelerden biri bu. (ne devrik cumle kurdum arkadas be)



filmin ozetini anlatir konusunu bildirir gibi bi paragraf:

simdi soyle, 60'larda fransa'da yasayan bir aile bu. aznavour ve patsy cline dinleyen sahane bir baba, spoiler olmamasi acisindan pek bahsetmek istemedigim bir anne ve isimlerinin bas harfleriyle filme adini veren (christian, raymond, antoine, zachary, yvan) bes erkek kardesten olusuyor. C.R.A.Z.Y. adinin bir diger kaynagi da elbette filmde de devamli duydugumuz ve gervais beaulieu (baba) ' nun cok sevdigi patsy cline sarkisi. christian kardeslerin en buyugu, cocuklugundan beri kalin siyah cerceveli gozlukleri var, zac onu "her zaman ve her yerde ne gorse okur" seklinde tarif eder. raymond icki - uyusturucu - seks uclusu arasinda yasamaktadir, surekli borc ister, kufreder ve eger etrafindaysa zac'e saldirir. antoine ailede christian ile birlikte gurur duyulan diger evlattir, sporcu ve aptaldir. zachary, filmin gozunden anlatildigi kardestir. (spoiler ben her ne kadar bir sonuca ulastigini veya onemli bir olayda gectigini gormesem/anlayamasam da zac'in ozel gucleri vardir. yaralari iyilestirir,vs. spoiler) yvan ise hakkinda en az fikrimizin oldugu, sisman kucuk kardestir.

--- burdan sonrasi spoiler icerebilir kosesi ---

zac'in noel gunu dogmus olmasindan kaynaklandigi dusunulen, annesi tarafindan kesfedilen ve plastik kap satan bir kadin tarafindan dogrulanan, yaralari iyilestirmek gibi olaganustu bir gucu vardir. yarasi olan kisiyi dusundugu zaman onun agrisi veya kanamasi (neyse artik) gecmektedir. eve telefonlar gelir, "zaaac! hemen luciano amcani dusun, cok fena kanamasi varmis!" denir, bir sure sonra telefon calar tekrar, "sagolasin evladim, kanama durdu" dendigi duyulur, mantikdisi diyaloglar olusur (white rabbit'in ilk duyuldugu sahne de budur, zac'in yeteneginin ilk uygulamasini aile yemek masasindayken izleriz). bu yetenegini annesinden baska kimse ciddiye almiyormus gibi gorunse de (ki onun da nedeni ayri bence, gelicem oraya da.), bu yetenek yuzunden gosterilen ilgiden midir nedir, diger kardesleri zac'e gicik olur. babanin cok sevdigi, degerli patsy cline plagini kimin kirdigini ogrenmek icin ogullarini karsisina topladigi zaman zac'in "ben yapmadim. bir kazaydi." cumlesinin uzerine kardeslerinin ona bakislarinda da bu nefret ve asagilama gorulmektedir. (diye dusundum ben o anda)

zac cok acayip bir ergenlik gecirir, escinsel olma korkulari ve delice arzuladigi kuzeni michelle'in hayali ile sigara icip hayati sorguladigi david bowie'li gunler gecirir. fotografta gorulen; zac'in, bana kalirsa filmin en rahatsiz edici sahnelerinden biri olan ve oldukca da uzun suren ayna karsisinda son ses david bowie (hangi sarki oldugunu bilmiyorum ne yazik ki) dinleyip ona ozenerek bagira cagira sarkiyi soyledigi sahneden sonra cekilen halidir. birden antoine odaya girer, nefret dolu birkac cumle soyleyip kapiyi carpar cikar. zac pencereye dogru bakar ve disarda kendisini alkislayan, dalga gecen insanlari gorur. (filmin su anda bulamadigim baska bir afisinde kullanilmisti bu)

kendini dansa vermis guzel kuzeni michelle ve onun erkek arkadasi paul ile sigara icerken shotgun'in ne oldugunu ogrenir. yillar sonra christian'in dugununde otoparkta (bu sefer de michelle'in baska bir sevgilisiyle) shotgun yaptiktan sonra salonda duyulan "zac ibneymis la az once otoparkta opusurken gormusler" laflarinin ustune babasi artik delirir. "benim senin gibi oglum yok!" diyerek onu kovar. raymond da mizacina uygun sekilde salonda kavga cikarir.

evden ayrilinca zac kudus'e gider. dedigine gore isa'nin yurudugu yollardan gecmek ilginc olacakmis, bir de tabii annesinin gitmeyi cok istedigi bir yer oldugu icin gitmis. colde yururken fenalastigi anda yanina gelen koylu (artik kimse) onun yuzune gozune su serper, kucuk lord kendine gelir. bu esnada annesini de evde nefes nefese yuzune su carparken goruruz; tipki kucukken gonderildigi kampta gece yatagini islatarak uyanip, yatagini islattigi belli olmasin diye deli gibi dua edip yorganin altina uflerken annesinin de uyanip dua etmesi gibi. bence sey ya, bu zac'in oyle super bi gucu falan yok. yaralarin iyilesmesi falan ona bagli degil. annesiyle aralarinda boyle ozel bi sey, empati-otesi bi sey var.

raymond'la birbirlerinden tiksiniyorlar, bunu filmin basindan itibaren goruyoruz. okuldan kendisini motosikletle alip goturmesi icin (cunku okulda da ona "ibne" diye laf atiyorlar) ona 2 dolar veriyor, hahahah, giderken arkaya dogru parmagini gosteriyor. raymond'la ilgili beni en cok eglendiren sahnelerden biri de zac'in raymond'in odasina saklanip gelen kizlari ve raymond'i izlerken yakalanmasidir, ahahah, raymond'in bakisi, hahahahah.


zac'in buyuyup serpilip babasiyla emmenez moi'yi soyledigi su sahneye bakiyorum da, bi garip oldu bu cocuk ya. daha bi mulayim, boyle sakin, iddiali olmayan bir gorunumu olur, christian kadar degil ama daha az dikkat cekici bir varlik olur diyordum. o ise sanki ibnesin sen suclamalarinin ustune gitmek ister gibi saclarini dikiyor, parlak gomlekler giyip gogsunu aciyor.
fazla uzatmamak ve asil soylemek istedigimi soylemek istiyorum: zac gercekten ibne ve babasinin ogullari arasinda en sevdigi.

10 Eylül 2006 Pazar

the inner life of the cell

hucre icinde gecen olaylarin harikulade bir canlandirmasi. yalniz nedense fondaki muzik DNA replikasyonu esnasinda iyice duygusallasiyor.

gateway

yeni kesfettim, gayet guzel bir oyun. ayrica burda bulunsun diye, su salli polisli oyun, sarkitlardan kacmaca ve icinden cikilamayan odalar.

9 Eylül 2006 Cumartesi

illuzyon dunyasi

youtube'daki videolarini gorene kadar marco tempest'i hic duymamistim. illuzyonlara olan ilgisi bir zaman "aa iki boyutlu gibi ama uc boyutlu aslinda aa olm bu tek boyutlu?" veya "ba ba ba kagida yaklasinca daireler hareket ediyo!" veya "sen sindi sec karti ama bana gosterme, bak bulucam" gibi seylerden ve edward norton'in filminden ileri gidemeyen bir kisiyim, haliyle cok sevdim bunlari. fizik kuraliymis, insan gozuymus dusunmeyeceksin bunlari. gordugum videolarda marco temiz yuzuyle semsiye kucultuyor, kalem buyutuyor, catidan bir anda iniyor, karnindan ip geciriyor (allahm nasi ya?), televizyonla cambazlik yapiyor. hakkaten bravo marco.

8 Eylül 2006 Cuma

pazar sevisgenleri

(iki kisi masada oturmaktadir)

adam - ya ben aski yaladim yuttum.. bitirdim aski ben, astim..
kadin (dusunce balonu) - bugunki aklimla doverim simdi

7 Eylül 2006 Perşembe

süpermen donuyor

ahahahah, birebir sozluk'te dolasirken superman donuyor basligini gorunce "oeh" demistim; ama acip baktim, gercekten boyle bi film varmis, yesilcam. ehaheh, tayfun, dunya gazetesi'nde calisiyor. alev'e asik. tayfun'u yillar once bir rokette bulmuslar, yesil bir tasla. hay allahim, ahahahah. izlemek istiyorum.